25 Eylül 2013 Çarşamba

ÜZGÜN GALATASARAY

          
  Galatasaray çoğu zaman olduğu gibi sahada bertaraf ettiği rakiplerini masa başlarında mutlu ediyor. Çok değil bundan 3-4 sene önce sahada futbol oynadığına şüphe ettiğimiz bir takım,  vasatın çok altında bir kadro ve özgüveni olmayan bir yapı vardı. Açık konuşmak gerekirse Ünal Aysal geldiğinde aklımda sadece Lucescu ismi vardı ve hep onun gelmesini istedim. Aslında birazda Fatih Terim'i ikinci kez başarısız görme ihtimali bile beni üzerdi. Düşünmedim bile... Geldiği günden itibaren futbol takımı mükemmel bir çıkış gösterdi. 26 Eylül 2011'de Galatasaray-Eskişehirspor maçı sonrası yazdığım bu yazıda aslında sonraki iki senenin habercisiydi ( http://futbolbelgeseli.blogspot.com/2011/09/galatasaray-eskisehirspor.html ). Açıkçası ilk günden itibaren sözlerimi bana yedirmişti Fatih Terim. Bu iyi futbol ve başarıların aksine yine Galatasaray'ın içinde brezilya dizilerini aratmayacak olayların yaşandığı sürekli dillendiriliyordu. 1 Şubat 2012'de yazdığım "Galatasaray ve Değişkenler"( http://futbolbelgeseli.blogspot.com/2012/02/galatasaray-ve-degiskenler.html) adlı yazımı bugün okuduğumda daha anlamlı hale geliyor. Sanki kendi reklamımı yapıyormuşum gibi oldu ( ki yapıyorum) ama o günlerde yazılan yazılarla daha açıklayıcı bir özet oluyor gibi düşünüyorum. Fazla uzatmadan geçen seneye gelecek olursak yine yönetimsel olarak çalkantılı ama sahada başarılı bir Galatasaray görüyoruz. Hatta geçen senede Ünal Aysal'ın Fatih Terim'i göndermek istediği fakat Ali Dürüst'ün buna engel olduğu dedikoduları dolaşmıştı. Ünal Aysal ile Fatih Terim'in yıldızlarının barışmadığı sürekli konuşulan bir durumdu yani. Belkide Fatih Terim'in sert, maço, çoğu zaman bir taraftar gibi davranması Ünal Aysal'ın daha elit tutumuna ters düşüyordu. Fakat taraftar , baktığında kendini, babasını, ailesini gördüğü Fatih Terim'i bir teknik direktörden çok daha fazlası olarak görüyor. Bu kendi işlerinde çok başarılı iki insan bir arada çalışmayı bir türlü beceremedi. Basın toplantılarında birbirlerine ince göndermelerde bulundular sonra kamera karşısında mutlu aile pozları verdiler ama başarılarının neticesinde sahip oldukları egoları onları belkide sorunlarla yüz yüze gelip bu sorunu çözmekten alıkoydu. Oysa bir odaya girip birbirlerine bağırıp çağırıp öfkelerini, nefretlerini birbirlerine kusabilselerdi durumlar belkide buraya gelmezdi. Neyse hikayemize geri dönelim, Galatasaray 3. senesinde yabancı sınırı dışında bir sıkıntıyla karşılaşmayacak gibi görünürken bir anda milli takım mevzusu patladı. Fatih Terim kimsenin beklemediği bir şekilde 2 senedir öfke kustuğu federasyonun teklifini kabul edip milli takımın yeni teknik direktörü oldu. Çoğu kişiye göre bu mevzu aylar önce biliniyordu ve birazda hükümet tarafından destekleniyordu. Fatih Terim'in zaman zaman nefret kustuğu bu federasyonla el sıkışmasının birazda zorunluluktan olduğunu söyleyenler oldu. Taraftar yine ikiye bölündü. Kimi Fatih Terime karşı geldi kimi "hocam yapıyosa bir bildiği vardır"  dedi. Galatasaray çokta iyi olmayan bir sezon başlangıcı yapıp şampiyonlar liginde farklı bir mağlubiyet alınca bütün oklar hocanın üzerine geldi. Bunun en büyük nedeni ise hocanın milli takımla ne kadar sözleşme yaptığının bilinmemesi oldu. Hocaya hep bu soruldu ama hoca hiç kesin bir cevap vermedi. Hocanın milli takımla 3-4 yıllık bir sözleşme imzaladığı dilden dile dolaşmaya başladı ve bu dedikodular Ünal Aysal'ın Fatih Terim'e 2 yıllık sözleşme uzatıp "şah" demesiyle son buldu. Burada 2 önemli soru var; 1- Fatih Terim'le geçinemeyen Aysal neden 2 yıllık sözleşme uzatmayı teklif etti ? 2- "Söz konusu Galatasaray ise gerisi teferruattır" diyen Terim bu teklifi neden reddetti ?
1. soru için bence Aysal , hocanın reddedeceğinden çok emindi belkide milli takımla 3-4 yıllık bir anlaşma imzaladığını kesin olarak öğrendi ve zaten kabul edemeyeceği bir sözleşmeyle köşeye sıkıştırmak istedi. 2. soru ise tamamen taraftarların düşünmek istemediği görmek istemediği bir soru çünkü hocayı çok seviyoruz çünkü bütün rakiplerimiz hocadan nefret ediyor ve bizde yediremiyoruz. Oysa hoca o 2 yıllık sözleşmeyi imzalasa şu an bu sorunların hiçbirisi yoktu. 60-70 yaşındaki 2 adam oturup doğru düzgün sorunlarını çözemediler. Başarılı bir çark, iyi giden ya da öyle gözüken bir düzen bozuldu. Yeni teknik direktör kim olur diye tartışılıyor ama bu noktada Ünal Aysal çok küçümseniyor. Bence yeni teknik direktörü belirlemeden bu işe girişmezdi. Şu an kimin geleceği bellidir belkide 1 ay öncede belliydi hatta bir adım daha atıp "bilerek hemen açıklanmıyor ki planlı olduğu anlaşımasın" diye diyorum. Kim gelir kim gelmez o şu an pek mühim değil çünkü kim gelirse gelsin hocanın tadını vermiyor. Başka biriyle Türkiye şampiyonu olmakla Terimle Şampiyon olmak arasında kimilerine saçma gelse de fark var. Kaç tane takımın teknik direktörü yıllarca o takımın kaptanlık pazubandını taşımış o takımla özdeşleşmiş ki. Belkide Jupp Heynckes gelecek ve 2 sene sonra şampiyonlar ligi şampiyonu bir Galatasaray takımı olacak ama bu ümitler bizim şuan mutsuzluğumuzu örtemez. Sonunda başarı gelir ya da gelmez şu an bütün Galatasaray taraftarları üzgün , bütün Galatasaray taraftarı kırgın ve kızgın. Kimin suçlu kimin hain kimin zart kimin zurt olduğu da bizi ilgilendirmiyor aslında çünkü biz fazla bir şey istemedik sadece her şey böyle devam etseydi. İki tarafında oldukça hatalı olduğu bu durumda keşke biraz Galatasaray düşünülse ve çözüm bulunsaydı. Anlayamayacağım bir diğer nokta ise sadece Ünal Aysal'ı veya sadece Fatih Terim'i suçlu  görenler. Bir iki cümlede "Ego" lafı için söylemek istiyorum. Başarılı insanın egosu olur, olmayanda bir sorun vardır. Buradan hocaya vuranları ben iltifat olarak algılıyorum. Ne güzel işte egosu var adamın. Hemen bir taraf seçip Ünal Aysal'a ya da Fatih Terim'e küfür etmeyi bırakın ve biraz düşünün. Her şeyin sonunda yine olan taraftara oldu...

11 Ağustos 2013 Pazar

İTALYA'DAN GENÇ ORTA SAHALAR

             
 Uzun zamandır yazı yazamadım ve bu tatili en azından bir yazıyla kapatayım da vicdan azabı çekmeyeyim dedim. Biraz düşündüm ve İtalya ligi kapsamında bir yazı yazmaya karar verdim. Ülkemizde yabancı oyuncu sınırı olduğu sürece bu tür genç oyuncuları keşfetmenin hiçbir işe yaramadığını bilsemde bir gün ülke futbolunun başına futboldan anlayan, siyasilerle yakın olmak için değil futbolun kendisi için oraya gelecek biri gelir umuduyla yinede araştırmaya devam edelim. Biraz orta sahaları güçlendirelim bakalım:

                                    Piotr Zielinski 



   Zielinski , 1994 doğumlu orta sahanın ortasında daha çok ofansif bölgede görev yapan Polonyalı bir cevher. Futbola Polonya'nın Zaglebie Lubin takımının alt yapısında başladı. Lubin'de kendini gösterirken bu sürede Polonya milli takımının bütün alt kategorilerinde forma giydi ve bütün yaş kategorilerinde kendi gibi geleceğin yıldızlarıyla karşılaştı. Avrupanın ilgisini çekmesi çok uzun sürmedi ve Udinese onu alt takımı olan Udinese Primavera 'ya 100 bin euro gibi bir paraya aldı. Geçen sene Serie A'da 319 dakika süre aldı ve bu sene tam anlamıyla Udinese A takımına geçiş yapıyor. Bundan sonra yeteneklerini daha fazla gösterme şansı yakalayacak. Orta sahada daha çok teknik ve oyun görüşüyle ön plana çıkan Zielinski yaşıtlarıyla izlerken bir Iniesta etkisi yaratabiliyor. Bazen sahadaki abilerini bile kıskandıran paslar atan genç Polonyalı oyunu tek hamlesiyle kendi takımı lehine değiştirebiliyor. Defansif açıdan da kötü olduğu söylenemez. Artık futbolda klasikleşen "oyunu her iki yönüyle oynayabilen oyuncu" lafını Zielinski için rahatlıkla söyleyebiliriz.






                                     Ouasim Bouy



  1993 doğumlu Bouy bir Ajax keşfi. Ajax alt yapısının 3 ayrı kademesinde oynamış olan Bouy buraya gelmeden önce (6-15 yaş arası) A.V.V Zeebutgia'da oynadı. Ajax alt yapısında kaptanlıkta yapmış olan Bouy orta sahanın ortasında görev yapmakta. Görev verildiğinde daha ofansif veya daha defansif rollerde de oynayabilen Bouy genel olarak orta sahada sağlam duran boşluk bulduğunda ileri çıkan geride boşluk gördüğünde de orayı doldurmak için geride yer alan daha çok oyun içinde kendi oyun zekasıyla kendi yerini belirleyen bir yapıda. 11/12 sezonunda bonservisini 450 bin euro'ya Juventus aldı ve 12/13 sezonunda Brescia'da kiralık olarak forma giydi. Serie B'de 17 karşılaşmaya çıkan Bouy bu karşılarşmalarda toplam 1128 dakika süre aldı. Sezonu 5 asist ve 1 golle tamamladı. Fas asıllı bir Hollandalı olan Bouy Hollanda 17 ve 19 yaş altı milli takımlarının formasını giydi. Eğer kendini geliştirmeye devam ederse ileride Pogba ile birlikte Juventus'un bel kemiği olabilir.

                                                                                                                                                           



                                     Valerio Verre





  Roma doğumlu olan ve futbol yaşantısına Roma altyapısında başlayan Valerio Verre kiralık olarak Siena'ya giden ve forma şansı bulan Verre 8 Serie A maçında mücadele etti. İtalya'nın 16 ve 17 yaş altı milli takımlarında forma giymiş olan Verre şu anda İtalya 19 yaş altı milli takımında oynamaya devam ediyor. 16 yaşındayken Manchester United'ın onu almak için girişimlere geçtiği biliniyor. Roma , Destro'yu transfer ederken onuda anlaşmanın içine koyarak Genoa'ya gönderdi ve bu senede Udinese aldı. Orta sahada defansif özelliklerinin yanında sahip olduğu hız onu ayıran en büyük özellik. Orta sahada topu alıp aniden hızlanıp tehlikeli bölgeye girerek ya kendi ya da arkadaşlarını golle buluşturabiliyor. Dinamik yapısıyla günümüz futbolunda gereken orta saha profiline sahip bir oyuncu Verre.

                      

3 Mayıs 2013 Cuma

Fransa Ligue 2'den Geleceğin Yıldızları

 Yaklaşık bir sene önce aynı isimle bir yazı yazmıştım ( http://www.futbolbelgeseli.blogspot.com/2012/03/fransa-ligue-2-den-gelecegin-yldzlar.html ) ve 4 oyuncu tanıtmıştım. Aradan geçen 1 senede Ligue 2 beni yanıltmadı ve yazımda bahsettiğim oyuncular yükselişlerine devam ettiler. Fransa ligleri, hem futbol tarzı hem fizik kalitesiyle her zaman transfer yapmak için mantıklı bir tercih olacaktır. Bu 1 sene içerisinde gözüme çarpan , kalite kokan başka oyuncular çıktı Ligue 2 'de. Bende bu oyuncuları sizlerle paylaşmak istedim. Siz, yazıyı açtığınız yeni sekmeyi sıkılıp kapatmadan ben yazıya başlayayım en iyisi.

           1-Valere Germain


  Germain, 1990 Marsilya doğumlu bir Fransız. Kendisi forvet, ikinci forvet ve sağ forvet pozisyonlarında oynayabiliyor. Genç takımlarda Orleans, Chateauroux ve daha sonrada şu an A takımında forma giydiği Monaco kulübüne dahil oldu. 15 yaşında dahil olduğu Monaco'da kumaşını hep belli ediyordu fakat asıl parlamasını bu sene yaptı. Hücum bölgesindeki hareketliliği , vuruşlardaki etkinliği ve sadece gol atmakla kalmayıp attırmasıylada ön plana çıkıyor. Monaco'nun lideriğinde çok önemli katkısı olan Germain , sene sonu Monaco'nun yapacağı maliyetli transferler sonrası arka planda kalır mı bilinmez ama yetenekleriyle hemen her ligde ön plana çıkabilir. Ben bu yazıyı yazarken o şu ana kadar 33 maça çıktı ve 12 gol 9 asistle istatistikçileride mutlu etti. Ayrıca Fransa alt yaş kategorilerininde formasını terletti. Aşşağıda da Fransa'nın 3-1 yendiği Meksika maçının özeti vardır.



                   2-Nicolas Benezet
    

  1991 doğumlu futbolcu futbol hayatına 9 yaşında Montpellier altyapısında başladı ve 4 sene sonra Olympique Nimes 'e transfer oldu ve burada gelişimini sürdürdü. 2011 yılında ise A takıma yükseldi. Fransa 20 yaş altı milli takımının formasını da terletmiş olan genç futbolcu kanatlarda görev yapabilmektedir. Onu diğerlerinden ayıran özellikleri ise tekniği ve üst düzeydeki sürati.  Her an ne yapabileceği kestirilemeyen oyun zekasıyla beklenmedik anlarda patlamalar yaşayan bir anda şapkadan tavşan çıkarabilen bir adam Benezet. 1.70'lik boyuna rağmen kafa golleri attığını da görüyoruz bu da bize ne zaman nerede durması gerektiğini bildiğini açıkça gösteriyor. Şu ana kadar bu sene 30 maçta 9 gol 8 asistlik bir performansla takımına iyi bir katkı sağladı. Hız ve fizik gücünün Türk liglerinin bug 'ı olduğunu göz önünde bulundurursak kendisinin ülkemizde oldukça iş yapabileceği aşikar.


             3-Gilbert Imbula

                        
 
 1992 Belçika doğumlu Kongo asıllı bir Fransız, Imbula . Orta sahada görev yapıyor ve bu görevi yaşıtlarına nazaran çok üst düzeyde yapıyor. Orta sahada bitmek bilmeyen enerjisi top kapma yeteneğiyle izlerken dikkat çeken bir futbolcu. 1.86 'lık boyuyla duran toplarda savunma yaparken takımına avantaj sağlayanda bir futbolcu. Orta sahadaki bu etkinliği ve modern orta saha tarzıyla avrupa takımlarının dikkatini şimdiden üzerine çekmiş durumda. Söylenenler Arsene Wenger 'in onu almak istediği yönünde. EA Guingamp takımının formasının gelecek sene terletip terletmeyeceği son derece şüpheli olan genç yetenek ileride avrupanın önde gelen orta saha oyuncuları içinde kendine yer bulabilir.

       4- Benjamin Mendy



1994 doğumlu Senegal asıllı Fransız futbolcu Le Havre formasını terletiyor. Fransa alt yaş kategorilerinde defalarca milli formayı giymiş olan siyahi futbolcu altın değerinde bir bölgede oynuyor "Sol Bek". İleriye bindirmeleri ,atağa verdiği destek ve buna rağmen defansta da yerinde hamleleriyle şimdiden iyi ve kaliteli bir sol bek durumunda. Kendisini geliştirirse ve dahada gelişebileceği bir kulübe gidebilirse uzun yıllar gittiği takımda sol bek sıkıntısı çekilmez bu kesin. Umarım ülkemize gelirde gelişimini canlı izleriz.





2 Ocak 2013 Çarşamba

Ankaragücü'nden Türk Futboluna


  Türk futbolunun son yıllarda en çok konuştuğu konulardan biri Ankaragücü'nün yaşadığı maddi sıkıntılar ve bu sıkıntılardan dolayı yaşadığı düşüş. İlk zamanlar çok fazla Tv programlarına, haberlere konu olsa da artık bu durum herkesin benimsediği bir olay oldu. 2 senedir  " Ankaragücü battı", "Bir çınar devrildi." , " Ankaragücü ligden çekiliyor" minvalindeki gazete haberlerine çok alıştık. Ben bu duruma biraz daha farklı bir açıdan bakıyorum. Belki bazılarınıza çok saçma gelecek ama ben böyle düşünüyorum ve bu andan itibaren yazımın gerçek konusuna giriş yapıyorum. Türk futbolunda yıllardır en büyük sorunlardan biri transferlere harcanan ve özellikle yabancı oyuncu transferlerinde başa bela olan tazminat bedelleri. Türk oyuncu transferlerinde ise Anadolu kulüplerinin kapıyı hep çok yüksek ücretlerden açması artık alışılmış bir durum olmuştur çünkü iyi Türk oyuncu azdır ve az olan her şey değerlidir. Peki genç Türk futbolcu üretiminin çok az olması ve bu sirkülasyonun oluşamamasının nedeni nedir ? Cevap şu an içinizden verdiğiniz cevap gibi çok basit = "genç oyunculara şans vermemek". Şimdi diyeceksiniz ki bu muydu lan yarım saattir oyaladın bizi. Tam olarak bu değil diyeceklerim. Bu genç oyuncu çıkarma konusunda Avrupa da en kilit noktalardan biri alt liglerdir. Bir ligin başarılı olması için alt ligin birazda fabrika gibi olması gerekir ve üst ligi beslemesi şarttır. Türkiye'de en büyük sorunlardan biri bu konuda yaşanmakta ve alt liglerden az sayıda üst lige transfer çıkmaktadır. Durum böyle olunca üst ligdeki topçuların fiyatı normal olarak kendisiyle aynı seviyede ki bir yabancıdan çok daha fazla fiyata çıkmaktadır.Alt lige baktığımız da bu durumun değişmesi adına bir sinyalde göremiyordum ta ki ligin son sırasında yer alan Ankaragücü'ne işte yazının başında bahsettiğim o farklı açıdan bakıncaya dek. Ankaragücü maddi sıkıntılara girdikten sonra neredeyse bütün oyuncularını kaybetti ve yola eski takımdan kalan bir kaç oyuncuya ilave olarak A2 takımdan gelenlerle devam etti. Bu andan itibaren Ankaragücü ligin en güçsüz takımı konumuna geldi ve şu an PTT 1. ligde de yine aynı konumda. Fakat Ankaragücü oynadığı liglerin en güçsüzü konumundayken aynı zamanda en genç takımı konumunuda elinde bulundurdu. Bu süreçte takımda oynayan oyunculardan Süper lig takımlarına transfer olanlar şu şekilde ; Serol Demirhan(24) > Eskişehirspor , Turgut Doğan Şahin(24) > Gaziantepspor , İshak Doğan(22) > Kardemir D.Ç. Karabükspor , Aybars Garhan(21) > Kardemir D.Ç. Karabükspor , Sinan Kurumuş(18) > Beşiktaş , Ümit Kurt(21) > Sivasspor. 


Yani Ankaragücü'nün belkide maddi sıkıntılar olmasa takımda şans bulamayacak 6 genç oyuncu şu an Süper lig takımlarında forma için savaşıyor. Belki bu 6 oyuncunun hepsi başarılı olamayacak ama en azından kendilerini gösterdiler ve bu şansı elde ettiler. Alt yapılarda o kadar şans bulamadığı için körelen daha ortaya çıkmadan kaybolan genç var ki Ankaragücü'nün 2 senedir yaş ortalamasını ve sonuçlarını görünce bu açıdan değerlendirmek istedim durumu.



 Aslında çok ta derin düşünmeye gerek yok şu an Türk futbolunun en değerli futbolcusu olan Arda Turan, 2005/2006 sezonunda Manisaspor'a kiralık verilmese ve orada Ersun Yanal'ın eline düşmese yani o sırada oynama şansı bulamasa belkide şu an yine Serdar Özkan'la aynı takımda Şanlıurfaspor'da ondan çalım atmayı öğreniyor olacaktı. Oha abartma demeyin futbol bu kadar değişken olabilir. Kimin eline düştüğün ve oynayıp oynamadığın siyahla beyaz kadar farkettirebilir. Bu konuda çok dolu olduğumdan dolayı konuyu çok karıştırmış olabilirim ama son olarak yazıyı yazarken farkettim, Ersun Yanal'ı pek sevmesem de bahsi geçen 2005/2006 sezonunda Ersun Yanal'ın Manisaspor'da yaptığı transferlere çok kısa göz atalım: Yaş ortalaması 23.4 olan 26 oyuncu transfer etmiş Ersun Yanal ve bu oyuncuların içinde Yiğit Gökoğlan(16),  Ufuk Ceylan(19), Filip Holosko(21), Arda Turan(18)(kiralık), Selçuk İnan(20), Sinan Kaloğlu(24) gibi oyuncular yer alıyor. Yazımı çok beğenilmeyecek bir cümleyle bitirmek istiyorum: Umarım bütün PTT 1.Lig takımları maddi sıkıntıya girer ve hepsi yaş ortalaması 22'den düşük takımlarla oynamak zorunda kalırlar. Amin.

22 Ekim 2012 Pazartesi

Nicklas Helenius

 


   1991 doğumlu 1.95'lik dev forvet Danimarka ekibi Aalborg alt yapısında yetişti ve kısa bir sürede alt kategoriye çok gelmeye başladı. Aalborgda A takıma yükseldikten sonra belkide zamana ihtiyacı olabilirdi fakat o gollerini atmak için hiç beklemedi. 1.95'lik boyuna ve fiziğine bakıldığında çok hantal ve tekniği zayıf izlenimi verebilir fakat muazzam bir tekniğe sahip. Belkide onu diğerlerinden ayıran en büyük özellikte bu tekniği. Bazen korner direğinin oradan aldığı topu çizgi boyu çalımlarla geçip size muazzam bir gol izlettirebiliyor. Diğer bir özelliğide kendini sadece bir santrafor gibi görmemesi ve istatistiklerini asistlerlede süslemesi. Kısaca kendisi her takımın ihtiyaç duyabileceği farklı özelliklere sahip bir forvet. 2011/2012 sezonunda ligi 14 gol 8 asistle tamamladı. Şu an devam eden 2012/2013 sezonunda ise 12 maçta 6 gol 6 asistlik performansıyla geçtiğimiz sezonu geride bırakacak gibi duruyor.


21 Ekim 2012 Pazar

Gonzalo Bueno



  93 doğumlu Nacional'in genç forveti Uruguay futbolunun yükselen yıldızlarından biri. " El Zorro " lakaplı genç futbolcun isminin en çok duyulmasına neden olan olay ise Uruguayın önemli maçlarından olan Nacional-Penarol maçında oldu. Maçın ilk yarısı 0-0 bitti ikinci yarının başlarında golü bulan Penarol 1-0 öne geçti. İkinci yarıda oyuna dahil olan Bueno sol kanatta mükemmel işler yapmaya başlamıştı bile. Geleceğin yıldızı oyununun meyvesi aldı ve durumu 1-1'e getirdi. Etkili oyununu sürdüren Bueno birde penaltı kazandırdı ve takımın efendisi Álvaro Recoba penaltıyı gole çevirip skoru 2-1'e getirdi. Oyuna sonradan girip bu önemli maçı çevirmesi dikkatlerin üzerine çevrilmesine yetti.Forvet bölgesindeki etkinliği ayrıca iki kanattada üstün bir performans sergileyebilmesi hücumda ki etkinliğini ortaya koyuyor. Özellikle muazzam bir top sürme ve hızlanma yeteneği var. " El Zorro" lakabınıda onun yüksek yeteneği ve potansiyel gol atma becerisi nedeniyle aldı. Onun yüksek potansiyelinin artık bariz şekilde görülmesi sonucunda Uruguay 20 yaş altı milli takımına çağrıldı. Son milli maçını ise 25 Nisan 2012'de Mısıra karşı U23 Milli takımıyla oynadı. Oyun tarzı ve stiline ayrıca oynayabildiği bölgelerede bakıldığında geleceğin Alexis Sanchez'i diyebiliriz. Videoda, yukarıda bahsettiğim maçta Bueno'nun neler yaptığını ve potansiyelini açıkça görebiliriz.


24 Mart 2012 Cumartesi

Fransa Ligue 2 'den geleceğin yıldızları

  Bir önceki yazımda Championship 'ten gelecek vadeden 5 futbolcuyu yazmıştım şimdide rotamızı Fransa'ya çevirip Fransa ligue 2 'ye göz atalım. Fransa ligi sertlik ve mücadele açısından bizim ligimize en yakın avrupa liglerinden biri bu bakımdan buradan yapılan transferlerin başarılı olma ihtimali biraz daha fazla. Tanıtacağım 4 oyuncunun dördüde büyük yetenekler ama baştan söyleyeyim benim favorilerim Wahbi Khazri ve Ryan Mendes.

 1- Ryan Mendes



  Yaş: 22
   Boy: 1,75
   Uyruk: Yeşil Burun Adaları- Fransa
   Mevki: Forvet - Sağ açık
   Tahmini piyasa değeri: 2.000.000 €

  2009 yılında Le Havre'ye transfer olan Mendes gelir gelmez tekniği ve sürati ile dikkat çekti ve takımda kendine yer buldu 1990 doğumlu genç oyuncu top sürme tarzı vuruş tekniğiyle izlediğiniz an size futboluyla ilgili sinyaller veriyor. Büyük ihtimalle benim gibi hiç duymadığınız Yeşil Burun Adaları milli takımının formasınıda terletiyor. Bu sene 12 gol 1 asistlik bir performansla takımının en golcü oyuncusu konumunda olan Mendes sahip olduğu üst düzey tekniği, takım oyunuyla biraz daha birleştirebilirse ileride önümüze muazzam istatistikler koyabilir.


 2- Matthieu Saunier 





 Yaş: 22
   Boy: 1,81
   Uyruk: Fransa
   Mevki: Stoper
   Tahmini piyasa değeri: 500.000 €

  Futbola Bordeaux 'da başlayan Saunier kiralık olarak geldiği Troyes 'de kendini ispatlayınca bonserviside alındı. 2 kez Fransa 20 yaş altı milli takımının formasını giyen Saunier hamle yeteneğiyle dikkat çekiyor ama onun en büyük özelliği oyunu açabilmesi ve hiç beklenmedik anlarda attığı müthiş ara paslar.İyi bir stoper olmasının yönünde oyunda kurabilmesi onu aranan bir stoper haline getiriyor.


                                        

 3- Wahbi Khazri



  Yaş: 21
   Boy: 1,82
   Uyruk: Fransa-Tunus
   Mevki: Ofansif Orta Saha- Sağ-Sol Kanat
   Tahmini piyasa değeri: 1.000.000 €

  Futbola şu anda formasını giydiği Bastia 'da başlayan Wahbi Hem Tunus Hem de Fransa U21 takımlarının birer kez formasını giydi. Daha çok 10 numara olarak tabir ettiğimiz bölgede verimli olan Wahbi ayrıca her iki kanatta da başarıyla oynayabiliyor. Sahip olduğu üst düzey teknikle takım oyununuda birleştirmeyi başaran 1991 doğumlu Wahbi bu özelliğini istatistiklerine de yansıtarak bu sene 8 gol 7 asistlik bir performans sergiledi. Bastia şuan lider olmasını büyük ölçüde Wahbi 'ye borçlu diyebiliriz.




4- Anthony Knockaert




   Yaş: 20

   Boy: 1,72
   Uyruk: Fransa-Belçika
   Mevki: Ofansif Orta saha- Sağ Kanat
   Tahmini piyasa değeri: 750.000 €

  Guingamp formasını giyen Knockaert aynı zamanda Fransa U20 nin formasını terletmektedir. Hızı ve tekniğiyle Hazard 'ı andırıyor. Sadece sürati bile onu çoğu futbolcunun önüne geçirmeyi başarıyor. Bu sezon başında düzenli olarak ilk 11 de forma şansı bulamayan Knockaert sezon içerisinde kendini kanıtlamayı başararak ilk 11 deki yerini sağlama aldı. Bu sene 31 maça çıkan ve bunun 10 unde oyuna sonradan giren genç futbolcu 10 gol 4 asistlik performansla takımının orta sıralardaki yerini sağlama almasında büyük rol oynadı ve Newcastle dahil birçok takımın dikkatini çekti.